a

“Şahsiyet” Döndü

“Yeniden düşün. Yeniden yarat. Yeniden inşa et.” temasıyla Türkiye ve dünyadan yaratıcı isimleri, iş dünyasının ezber bozan uzmanlarını ve trendlere yön veren düşünce liderlerini bir araya getiren Brand Week Istanbul, ikinci gününde Şahsiyet dizisinin yaratıcıları Onur Saylak ve Hakan Günday’ı ağırladı.

“Şahsiyet Döndü” başlıklı oturumun moderatörlüğünü üstlenen Madd Entertaintment Genel Müdürü Ateş İnce’nin ilk sorusu dizinin dünyadaki başarısına yönelikti. “Şahsiyet”i yaparken dünya standartlarına yakın bir yapım olmasına özen gösterdiklerini ifade eden Onur Saylak şöyle devam etti: “Projeyi tasarlayıp anlatırken karşı tarafa ifade etmesi başlangıçta zor oldu ancak zamanla bu konular herkesin kafasında oturmaya başladı. Agah karakteri çok sevildi ve esasen adalet işlemediğinde bireyin kendi adaletini kendisinin aradığını simgeleyen bir noktaya evrildi. Görüntü yönetmenimiz ve sahne arkası ekibimiz esasen sinema filmi çekmeye alışık bir ekipti. Bu doğrultuda yurtdışında ve Almanya’da prime time’a giren ilk Türk dizisi oldu.”

 

“Merak edilen soruları sorarak evrensel bir ifade yakalıyorsunuz”

Soruya hikâye perspektifinden yaklaşan Hakan Günday’ın yanıtıysa evrensel vurgular taşıdı: “20 yıldır yapmaya çalıştığım şey şu; hikâye anlatmaya çalışırken, önce sen bir şeyler öğrenmeye çalışıyorsan, bir şeyler belirmeye başlıyor. Bu dizinin başarısı dünyada bir çok insanın evrensel bir biçimde sorduğu, merak ettiği soruları soruyor olmasından geliyor. Bu noktada hafıza konusu önemli. ‘Eğer bizi hafızamız yönetiyorsa hafızayı kim yönetiyor, neyi unutup unutmayacağına kim karar veriyor’ gibi soruları sormaya başladığında evrensel bir ifade yakalayabiliyorsunuz.”

 

“Haluk Bilginer olmasa başka bir Şahsiyet olurdu”

Ateş İnce’nin “Haluk Bilginer olmasa “Şahsiyet” yine de konuşulur muydu?” şeklindeki sorusuna yanıt veren Onur Saylak, “Zor soru ama konuşamazdık sanırım. Haluk Bilginer çünkü dünya standarlartında ve çok meziyetli bir oyuncu. İşe olan tutkusu ve sevdası hiç kapanmayan bir oyuncu. Bizim bu işlerde doğru cast dediğimiz bir konu var; biz sanırım bunu başardık. Zaten Emmy ödülü aldı. Yeni sezonda da şahane oynuyor, göreceksiniz ama olmasaydı ne olurdu derseniz, başka bir “Şahsiyet” olurdu diyebilirim” dedi.

 

“Şahsiyet bir hikâyeyi anlatmak dışında hiçbir şeyi umursamadı”

İyi bir yapımın bileşenlerini, “İyi bir senaryo, doğru cast, doğru görüntü yönetmeni, ışık şefi, sanat ekibi, müzik ve kurgu. Bu birimler hem sizin dünyanıza entegre olup hem de artistik perspektiflerini doğru aktarabildiklerinde iyi bir iş çıkıyor” şeklinde özetleyen Günday’ın yazma işinin bir eğitimi olup olmadığıyla ilgili soruya cevabıysa şöyle gelişti: “Aslında sorduğun soruyu bugün halen düşünüyorum ama yazmayla ilgili biraz takıntılı olman gerekiyor sanırım. Yazarken ölüm kalım meselesine dönüşmesi gerekiyor. Ben 20’lerimde birkaç üniversite denedikten sonra yazmaya başladım. Aslında düşünürken veya biriyle konuşurken erişemeyeceğim bir düşünceye yazarken ulaştığımı fark ettim. Benim çalışma biçimim; bir soru sorup o soruyu en iyi inceleyebileceğim hikâyeyi yazmak oluyor. Aslında hikâye hep biraz araç oluyor. “Şahsiyet” dünyada bir yer bulduysa eğer, bir hikâyeyi anlatmak dışında hiçbir şeyi umursamadığı için oldu diyebilirim.”

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

BİR MUCİZE LAZIM

HIZLI YORUM YAP